• Sinema,  Vizyon

    Yürek duymuyorsa, kulak neylesin

          Alper Turgut   Müzik kulağı denen bir zımbırtı var, yetenek filan da diyorlar buna, iÅŸte bu kabiliyet zamazingosu bende harbiden yok. Hatta ve daha fenası, kulaklarım da pek duymuyor, sanırım dedeme çekmiÅŸim, gelecekte iÅŸime geldiÄŸi zaman açıp, kapayacağım afili bir iÅŸitme cihazım olursa ÅŸaşırmayacağım, umarım tıp kısa sürede bir çözüm bulur, yoksa ömrünün son deminde sağırlaÅŸan müzik dehası Ludwig van Beethoven gibi, “Tanrı, sizin kulaklarınıza fısıldıyor, bana ise haykırıyor” diyebilirim. Haaa tutarsa, amenna. Kulak demiÅŸken, çoksatar Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini romanında geçiyordu, anımsayabildiÄŸim kadarıyla anlatayım. İhtiyar adamın kulağını muayene eden hekim, duyum organının içinden, ta haylaz velet iken yerleÅŸen nohutları (leblebi, bezelye de olabilir) çıkarıyordu, birden sıfır kilometre…

  • Sinema

    En mühim husus, herkes casus

            ALPER TURGUT   “Kod Adı U.N.C.L.E.”, Amerikan Ultra, komik casusluk projesi “Ajan”, son 007 James Bond filmi “Spectre” ve “Casus Köprüsü” derken, güzelim beyazperde, yine ve yeniden ajanların faaliyet alanına dönüştü bile… Efendim, gündem malumunuz, düşen uçaklar, bombalanan T.I.R.’lar, karşılıklı açıklamalar, hamleler, tehditler, yaptırımlar gırla… Bu casus milleti, kurt gibidir, puslu havayı severler, istihbarat, karşı istihbarat, ajan, çift taraflı ajan, OrtadoÄŸu’da bir petrol çoktur, bir de bunlar, vallahi de billahi de tillahi de abartmıyorum, hiçbir coÄŸrafya, mikser olmadan, bu denli karışmazdı yoksa. Arabistanlı Lawrence (1962) benzeri karıştırıcıların, varlıklarını hala sürdürdükleri hususunda, şüpheniz yok deÄŸil mi? Hah! KuÅŸku kesinlikle ÅŸart, peÅŸinen inanmak, fikri dahi yokken, her bilgiyi…

  • Sinema,  Siyasi

    ‘Bulup bulup yitirmekmiş düşsel bir oyuncağı…’

          Alper TURGUT   Dillere pelesenk olan “Amerikan Rüyası”, bizim pek meÅŸhur “İstanbul’un taşı toprağı altın” söylemine benzer, bir karabasanı, güzel bir rüyaya çevirmek de haliyle maharet ister. İşte kapitalist-emperyalist sistem, kâbus muadili Amerikan Rüyası’nı, hem kendi halkını ayakta uyutmak, hem de bu ÅŸiÅŸirilmiÅŸ düşü, tüm dünyaya kakalamak için, uzun yıllar sinemayı kullandı. Hollywood’un asli görevi, ABD’nin çekim gücünü arttırmak ve onu büyük bir cazibe merkezine dönüştürmekti hiç kuÅŸkusuz. Ve haklarını iade edelim, bunu gayet iyi baÅŸardılar, yerkürenin yoksullarını, YeÅŸil Kart düşüne yatırdılar. Düş derken, kimse tuzaÄŸa düşmeyi ummuyordu, ancak çok güzel düştüler, asri zamanların köleleri iÅŸte böyle doÄŸdular, dünyanın en büyük ticarethanesi ve hapishanesinde…   Evet, neredeyse…

  • Sinema,  Vizyon

    Ergenler ve yetişkinler, hayaller ve gerçekler…

        ALPER TURGUT   “Sancılı bir büyüme öyküsü…” Resmen uyuz olurum bu kliÅŸeye, yetiÅŸkinler, ergenlere dair kalıplar uydurmak ve hep saçmalamak zorundadırlar sanki. Sancısız büyümeme mi olur? Çocukları yarış atına çevireceksiniz, kötü ebeveyn pozlarına bürüneceksiniz, fena örnekler olacaksınız, sonra yeniyetme acı çekmesin, sancılanmasın. Hadi canım sende… Hah, ben iyiyim, müthiÅŸ bir örneÄŸim, çocukla çocuk oluyorum derseniz, sizi mi kıralım? İstisnalar kaideyi bozmaz elbette, her neyse… “Bir Hayalimiz Vardı” (Ginger & Rosa), 1960’ların, soÄŸuk savaşın en gerilimli döneminde geçen, siyasi bir sos katılmış ergen ve ebeveyn hikâyesi, özetle… Lakin mevzu siyasi deÄŸil, tamamen psikolojik. Affedersiniz kızınızın en yakın arkadaşıyla birlikte olursanız, füze krizi bahane, travma ÅŸahane olur.   Sally Potter’ın…