Etiket arşivi: Nesrin Cavadzade

DİLBER’İN SEKİZ GÜNÜ

ALPER TURGUT
Zeynep, Ali ve Dilber… Sırasıyla kalp, akıl ve ruh… Zeynep ve Ali, kentli, Dilber ise taÅŸralı… Yeni Sinemacılar’ın kurucularından senarist-yönetmen Cemal Åžan’ın nihayete eren üçlemesinde, Dilber’in Sekiz Günü, hiç kuÅŸkusuz en tepe noktayı oluÅŸturuyor. Mardin’in Nusaybin ilçesinde çekilen bu iyi kotarılmış, özgün ve çarpıcı film, -diÄŸer iki kardeÅŸine inat- olgun ve yetkin bir sinema dilini kuÅŸanıyor ve ziyadesiyle alkışı hak ediyor. İzlemenizi öneririm.

Dilber’in Sekiz Günü’nün görsel yönetmeni Cengiz Uzun… Müzikler ise Nail Yurtsever’e ait. BaÅŸrolleri sırtlayan Azeri kökenli aktris Nesrin Cavadzade ve aktör-müzisyen Fırat Tanış ise dörtdörtlük oyunculuklarıyla göz kamaÅŸtırıyorlar. Not; vizyona giremeyen “Ali-Sakın Arkana Bakma” ile “Muhallebicinin OÄŸlu”nu çeken, “Uçurtmayı Vurmasınlar” ve “Piyano Piyano Bacaksız”da yönetmen yardımcılığı, “Dönersen Islık Çal” ve “Işıklar Sönmesin”de senaristlik yapan Åžan’ın (aynı zamanda karikatürist) son yönettiÄŸi filmin adı ise “Acı”…

DoÄŸu’da güneÅŸin kavurduÄŸu kıraç bir köy… Yoksul insanları, virane evleri ve aÅŸksız bir hayatı dayatan töreleriyle… Köyün en güzel kızı Dilber, çocukluk aÅŸkı Ali ile mutlu bir yuva kurmanın hasretiyle yanıp tutuÅŸurken bir kara haber gelir. Ali’nin babası, oÄŸlunu -uzun yıllar önce söz verdiÄŸi üzere- yakın bir dostunun kızıyla evlendirecektir. Söz ağızdan çıkmıştır bir kez, geri dönüşü yoktur. Dilber’in dünyası yıkılır, isyanı büyür. Elinde orağıyla -peÅŸinde köy halkıyla- Ali’nin kapısına dayanır. Ali’nin babası ürkse de kararından vazgeçmez (Ali ise hükmü boyun eÄŸerek onaylamıştır), ÅŸimdi yemin etme sırası Dilber’dedir. Der ki; “beni isteyen ilk adamla evleneceÄŸim.” Sonra kendisini ahıra kapatır, yemekten içmekten kesilir. Kasabadaki okulda hademelik yapan topal Mehmet, Dilber’i isteyen ilk adam olmak için köye gelir. Topal diye kimse ona kız vermeyince garibim Mehmet, çevresinde “Allah’ın emri peygamberin kavliyle” diyecek tek bir adam bile bulamaz. O da Dilber’i tek başına istemek zorunda kalır. Dilber’in inadı galip gelir ve ailesi, kızlarını Mehmet’e verir. Yeni evli çift, yanlarına Dilber’in çeyizini tıkıştırdığı küçük bavulu alarak kasabaya dönerler. Mehmet’in nasıl bir adam olduÄŸunu (iyi veya kötü) uzun bir süre anlamayız. (Tanış’ın harika oyunculuÄŸunun katkısıyla) Kıza acaba ne zaman zalimlik yapacak diye düşünürken yavaÅŸ yavaÅŸ altın kalpli Mehmet ile tanışırız. Gün geçtikçe Dilber’in çekingenliÄŸi biter, kendisi için pervane olan kocasını sevmeye baÅŸlar. Sekizinci gün Ali çıkagelir, o zamana dek susan delikanlı ÅŸimdi Dilber’i alıp götürmek istemektedir.

Cumhuriyet Gazetesi / 25 Nisan 2009

Güzel günler görsek ya…

ALPER TURGUT

Kusura bakılmazsa ÅŸayet kesiÅŸme öykülerine doyduÄŸumuzu ve hatta gına geldiÄŸini söylemeliyim. Beyazperdeye vasat, toparlanamamış, olmamış, abartıya kaçmış rastlaÅŸma hikayeleri yazılıyor. Yok artık! demekten yorulduk. Resmen tesadüf manyağına çevirdiler bizleri… Hangi örneÄŸi dillendirelim, senaristler resmen abanırken bu kesiÅŸme ÅŸeysine, yönetmenler de üstüne atlıyor hani, zaten kurgu, duygu hak getire, diyalogların ÅŸaftı kaymış, kime ne… “Paramparça AÅŸklar ve Köpekler” gibi müthiÅŸ bir kesiÅŸme öyküsünü hakkını vererek resmet, sadece alkışlarım ve hep hatırlarım. Aksi takdirde önyargımla yaÅŸarım, gayet net…

“Güzel Günler GöreceÄŸiz” de bir kesiÅŸme öyküsü… Antalya Altın Portakal’da kadın jürisinden en iyi film, en iyi senaryo, en iyi kurgu ve en iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllerini kaptı. Yukarıda yazdıklarım bu filmi kısmen baÄŸlar, çünkü vasatı aÅŸtığını düşünüyorum, çokça eksiklik bulmama raÄŸmen… Yönetmen Hasan Tolga Pulat ve senarist Emre Kavuk, yine sinema yapsın, yeni filmler çeksin isterim, hem gençler hem de sinema tutkuları büyük. Ancak festivalin ardından eleÅŸtirelere karşı yaptıkları açıklamalar hoÅŸ kaçmadı. Yolun henüz başındasınız, ÅŸanstır bu, ödüllendirilmiÅŸ bir ilk film yapmışsınız. Ancak ve ancak saÄŸa sola yanıt vermek deÄŸildir mesele, hataları görmek, eksikleri gidermek ve yola devam etmek. KonuÅŸmak deÄŸil eyleme geçmek. İşte asıl ödün vermemek, böyle bir ÅŸey demektir.

Güzel Günler GöreceÄŸiz’e dair en büyük sorun, beÅŸ karakteri tanıtalım derken yaÅŸanıyor, filmin yarısı geçiyor, bu yüzden toparlamak için acele ediliyor. Tali yollardan otabana çıkarken, virajı almak gerek, bu durumda savrulmamak ne mümkün. Tekrar sahneler ise anlam katmıyor, sadece akışı bölüyor.

Filmin belli baÅŸlı rollerini UÄŸur Polat, Nesrin Cavadzade, BuÄŸra Gülsoy, Feride Çetin, Barış Atay, UÄŸurtan Denizaltı, Zeynep Kaçar, Emre Melemez, Luran Ahmeti ve Vahdet Çakar sırtlıyorlar. Åžive pek oturmamış, bu inandırıcılık mevzusunu biraz zedeliyor, bunun dışında oyunculuk performanslarına sözüm yok, Nesrin de, Feride de, BuÄŸra da gayet iyi…

Kan, gözyaşı, ÅŸiddet, nefret, cineyet temalı 3. sayfa haberleri muadili erkek egemen sinema dilinin, YeÅŸilçam’dan TV dizilerine atladığı bir gerçek. Alt metin okumasında kadınlar hala meta, erkek hep kurtarıcı, ne yazık ki… Erkek kah kahraman kah anti-kahraman gibi gösterilirse kadınlara da haliyle tecavüze uÄŸramak, satılmak ve arzu nesnesi olmak kalır. Memleketin polisi, kirli iÅŸlere bulaşınca münferit, memleketin herifi kadın öldürünce namusunu temizledi ilan ediliyor, bağımsız yargı deniyor, erkek egemen topluma dair kararlar veriyor. Sinemada bu adaletsizliÄŸi iÅŸlemek, çoÄŸu zaman ters tepiyor, üç erkeÄŸin bir kadına aşık olması, emin olun onu yüceltmiyor. Özetle; örf diye belletilen insandan ve vicdandan uzak her illet, cüzdana yakın erkekler yaratıyor, kadına yönelik ÅŸiddet ile beslenen.

Nazım Usta’nın ÅŸiirinden ismini alan Güzel Günler GöreceÄŸiz, Türkiye portresi çizmeyi hedefliyor. Film beÅŸ farklı karakterin bir gününü anlatıyor ve İstanbul onlara yataklık yapıyor. Onlar birbirlerine tosluyorlar, üstelik herbiri yaralı. Dünya küçük gelir ya bazen, İstanbul ne ki…

CİNEDERGİ

Biri gayet komik diÄŸeri harbi trajik

Bu hafta gösterime giren yerli yapımlardan “Yangın Var”, gerçek hayattan kurguladığı bir yol hikâyesini, “Selvi Boylum Al Yazmalım” ile süsleyen keyifli bir komedi… Necati Cumalı’dan uyarlanan, Şerif Gören gibi bir ustanın çektiği “Ay Büyürken Uyuyamam” ise son yıllarda izlediğim en kötü film. “Dünyayı Kurtaran Adam” nasıl çöp (tresh) film kategorisinde zirvedeyse Ay Büyürken Uyuyamam da ileride kötü filmler arasında bir kült olabilir, tanımsız bir yapım bu, anlaşılır ve anlatılır gibi değil…

Yangın Var, “120”, “O. Çocukları”, “Deli Deli Olma” ve “72. Koğuş”u çeken Murat Saraçoğlu’nun beşinci uzun metrajlı kurmaca filmi. Yangın Var, onun en beğendiğim filmi oldu. Çünkü daha ağdasız bir dille kotarılmış, anlaşılırlığı artmış ve ortaya gayet temiz bir iş çıkmış. Ustalaşmak, karmaşaya değil basit ve öz bir sinemaya götürüyor, kesinlikle… Gerçek bir öyküden esinlenilen filmin senaryosunu Murat Batgi ve Koray Çalışkan yazdı. Osman Sonant ve Nesrin Cavadzade’nin başrolleri paylaştığı filmin diğer oyuncuları ise Yavuz Bingöl, Şerif Sezer, Erkan Can, Reha Özcan ve Gaffur Uzuner… Türkan Şoray ve Kadir İnanır kadar olmasalar da Sonant ve Cavadzade ikilisi, beyazperdeye yakışmış. İyi oyunculuklar filmin en büyük artısı, bazı yan rollerin sırıtmasına rağmen. Sonuçta Yangın Var, Diyarbakır’dan Trabzon’a aşkı stepnesine alan, mesaj veren ama kasmayan, 1200 kilometrelik yol boyunca dilin, iklimin, renklerin değiştiği güzel ve içten bir komedi. İzlenesi…

Trabzon’un Çayırbağı beldesine, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bir itfaiye aracı hibe eder. Artvinli Koşman itfaiye arabasını teslim almak için Diyarbakır’a gelir, dönüşte itfaiye aracında yalnız değildir, güzel Asya da onunla birliktedir.

AY BÜYÜRKEN UYUYAMAM

Yılmaz Güney’in yarattığı, Şerif Gören’in çektiği “Yol” filminden bahsetmeyeceğim, ya da diğer Gören filmlerinden de… En son 18 yıl önce “Amerikalı”yı yöneten Gören, keşke “Ay Büyürken Uyuyamam” adlı kusura bakılmasın, film diyemeyeceğim şeyi çekmeseydi. Bunun beklentiyle alakası yok, yeni yönetmenler dahi bu kadar olmamış ve bu kadar fena film çekmiyorlar. Bir sinema salonu düşünün, eleştirmenler film izliyor ve en duygusal sahnelerde kimse kahkahasını engelleyemiyor. Diyalog, senaryo, oyunculuklar, hangi birini ele alalım, doğru olan bir şey yok ki… Ayvalık’ta çekilen filmin oyuncu kadrosunda Ayça Bingöl, Hazal Kaya, Fırat Çelik, Selin Şekerci, Fırat Tanış, Hakan Boyav, Serdar Yeğin ve Ali Düşenkalkar var. Hadi Ayça Bingöl, Hazal Kaya, Fırat Çelik çeşitli dizilerin ünlüleri, oyunculuk performansına laf etmeyelim, Fırat Tanış ödüllü bir aktör, bu kadar kötü oynadığı bir filmi hatırlamıyorum, oyuncu yönetimi yoksa o ne yapsın. Ve son söz; Necati Cumalı iyi ki bu filmi izlemedi.