ALPER TURGUT
“YaÄŸmuru Bile†(También la lluvia), eski sömürgecileri ve soykırıma uÄŸramış Latin Amerika Kızılderililerini anlatayım derken günümüz sömürgecileri ve isyancı yerlilerinin “su savaÅŸlarıâ€nın ortasında kalan, film içinde bir film, özetle. Yapıt, bir belgesel özeninde, gerçeÄŸi ustalıkla kurgulayıp, aşırı duygusallığa düşmeden ve didaktik bir dil kullanmadan, müthiÅŸ bir atmosfer yakalayıp akıcı ve çarpıcı bir sonuca ulaÅŸmasını biliyor. Yeni nesil politik sinemanın bu güzel örneÄŸini, kaçırmamalı.
Bolivyalı fakir ve yerli halkın suyuna yaklaşık 10 yıl önce göz diken çokuluslu şirket, can ve kan pahasına yürütülen ve büyütülen bir mücadele sonucunda kovulmuştu ülkeden, sloganları “Su Hayattır†idi. Asiydiler, inatçı ve inançlıydılar, tüfek ya da silah ile bu halk caymayacak, yeni bir katliam ve soykırım için sömürgecilerinden asla özür dilemeyecekti. Ülkenin üçüncü büyük kenti Cochabamba’yı resmen savaş alanına çevirdiler, barikatlar kurdular, omuz omuza, dayanışmayı ve paylaşmayı gerçek kıldılar. Ve her şeyden önemlisi istilacılara karşı 500 yıllık öfkeleri vardı, atalarından miras kalan, saklı ve haklı bir büyük öfke, işte onu kuşandılar. Suyumuz yerine (biz su diyoruz onlar Yaku) ancak çişimizi alabilirsiniz diye haykırarak…
Bugün HES’ler ile memleketimizin güzelim dereleri peÅŸkeÅŸ çekiliyor, Hopa’da devrimci öğretmen Metin Lokumcu’nun hayatını ortaya koyduÄŸu, bu amansız ve iç acıtan benzerliÄŸin ÅŸiarı da tıpatıp aynı; “Su Hayattırâ€. Evet, su hayattır, satılamaz. Çünkü ‘dere bizim evimiz, suyu alın terimiz’ diye türküler söylemiÅŸiz. “Dereler, doÄŸa anamızın gözyaÅŸlarıdır†demiÅŸti bir Karadenizli dede ve eklemiÅŸti; “Hayat verir dere, bu yüzden yaÅŸamak kadar kutsaldır. Biz suyu, kanımızla bir saymışız, ötesi yoktur!†Şair Ece Ayhan, “Vücudunun yüzde 70’i su olan bir canlının nasıl olurda içi yanar†demiÅŸ ya, deresiz kalan doÄŸa anamızın da içi yanmaz mı be usta? Bolivyalı kardeÅŸler kovduysa suyumuzun düşmanlarını, bize susmak, bize durmak, bize arkada kalmak yakışmaz. Artık bizim sudan sebeplerimiz bile hayatidir.
İspanya-Fransa-Meksika ortak yapımı YaÄŸmuru Bile’yi, “Gözlerimi de Al†ile oyunculuk ve senaristlik dışında yönetmenlikte de kendini ispatlayan IcÃar BollaÃn çekti. İspanyanın Oscar adayı, sekiz ödüllü bu filmin senaryosunu ise, Büyük Usta Ken Loach’un yapıtlarını kalemiyle destekleyen Paul Laverty yazdı. YaÄŸmuru Bile’nin Bolivyalı yerlilerin ağırlıkta olduÄŸu geniÅŸ bir oyuncu kadrosu var. Misal Meksikalı oyuncu-yönetmen Gael GarcÃa Bernal ile yetenekli İspanyol aktör Karra Elejalde… Onlar iÅŸlerini layıkıyla yapıyorlar, eyvallah. Ancak “GüneÅŸli Pazartesilerâ€, “Gözlerimi de Al†ve “Hücre 211†ile resmen takibe aldığımız Luis Tosar, tabir yerindeyse döktürüyor. TaÅŸ bir kalbin yumuÅŸamasını, bir adamın iyiden, haklıdan ve doÄŸrudan yana dönüşümünü müjdeleyen karakteri Costa’yı sırtlıyor, götürüyor. Ben lanet bir sivil toplum örgütü deÄŸilim diyen bu arkadaÅŸa hayat sıkı bir tokat atıyor. Ve gelelim eylemci, bilinçli ve en sahici karaktere… Juan Carlos Aduviri, hem İspanyol istilacılara karşı direnen Kızılderili Hatuey, hem de oyuncu ve su eyleminin lideri Daniel’e can veriyor.
İstanbul Film Festivali’nin “Sinemada İnsan Hakları†bölümünde yarışan Yağmuru Bile nihayet gösterime girdi, tam 3 kopyayla… Hafta sonu 493 kişi izlemiş, eh büyücü Harry Potter var, gereği yok, gerçeğin…
Filmin konusu ise özetle şöyle; Takıntılı idealist Sebastian, Kristof Kolomb ile ilgili bir film çekmeye kararlıdır, ama bu ‘Hıristiyan kahramanın’ (soykırımcı doğrusudur) mitini tersine çevirecek, açgözlülüğünü ve vahşi eğilimlerini gösterecektir. En ucuz ve Latin Amerika’da en “yerli†ülke olan Bolivya’daki çekimler sırasında, Kolomb’dan 500 yıl sonra toplumsal huzursuzluk patlar. Halk en temel hayati madde olan su için savaşmaya başlamıştır.