Etiket arşivi: Marduk

Nuh’un ‘kapitalist’ gemisi

ALPER TURGUT

2012, batıl itikatları kuÅŸananlar ve tüm aklı evveller için malumunuz ÅŸaibeli bir tarih… Maya takviminin sonlanmasından, Marduk’un yerküremize dadanmasına dek birçok kıyamet senaryosunu bünyesinde barındıran bu yakın gelecek komplosu, “2012” filmiyle daha da pespaye bir hal alıyor. GüneÅŸ tetikliyor, dünya tepetaklak oluyor ve bir avuç emperyalist ve kapitalist, insanoÄŸlunun geleceÄŸi için kurtuluveriyor. Bu ne mene bir Nuh Gemisi konseptidir, Everest Tepesi’ne dek mazlumları silip süpüren azgın dalgalar, dileriz onları da yutar. Sırf emperyalistler kurtulacağına, tüm insanlığın kökü kurusun, bilmem bana katılır mısınız?

2012, İsrafil, sur borusuna üfler ve olaylar geliÅŸir, minvalinde bir film de deÄŸil… ABD ÅŸakÅŸakçısı ve kutsal aile savunucusu Alman yönetmen Roland Emmerich’in elinden çıkma, kısaca görsel efektleri hoÅŸ, gerisi boÅŸ bir yapım. “Evrenin Askerleri”, “Yıldız Geçidi”, “KurtuluÅŸ Günü”, “Yarından Sonra”, “Godzilla”, “Vatansever”, “M.Ö. 10.000” gibi çoÄŸu yakma ve yıkma temalı filmler çeken Emmerich, belki gazetelerde okudunuz; bugüne dek sadece Kabe’yi (haliyle korkusundan) yerle bir edemedi. 2012’nin baÅŸrollerinde John Cusack, Chiwetel Ejiofor, Amanda Peet, Oliver Platt, Thandie Newton, Danny Glover ve Woody Harrelson var. Evet, görsel cazibesi nedeniyle bu film, sinemada izlenir ancak size karşılığını tam olarak verir mi? İşte orası tartışılır.

2012’ye şunun şurasında ne kaldı, kitaplar yazalım, filmler çekelim. Afete beş kala cebimizi ve kasamızı tıka basa dolduralım. Doğaya saygı duymak yerine, paraya tapınılan asri zamanlarda, uğursuz mangırların tufandan kurtuluş biletine dönüşeceğini biz nereden bilelim. Bir milyar avroyu denkleştirdin mi (kişi başı), kıyamet sonrasında bile yaşamak mümkün. Evet, hak edenlere ikinci bir şans daha tanıyor 2012, geri kalanlar ise zaten ayak bağından öte değil. 21 Aralık 2012 günü gelip çattığında, Asya’nın doruklarında inşa edilen dev gemiler de harekete hazırdır artık. Aman ne yaratıcı bir senaryo, yine de uzaylıların gelip, biz vahşileri kurtarmasından iyidir. 21 Aralık’ta ne mi olur? Güney Kutbu, Amerika’ya yaklaşır, kentler denize kayar, yeni volkanlar türer, yerküreyi oyuncak bir beşik gibi sallayan depremler meydana gelir ve devamında dev dalgalar, bunca kıyımı örter, kanı temizler. Ama bununla birlikte ABD başkanının dirayet ve haysiyet ile perçinlediği şovunu izlemeliyiz. Papa ve İtalya başbakanı da kurtulmayı seçmezler, yanlarında bilcümle Katolik, ölümü dua ederek beklerler. İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth ise ilerleyen yaşına rağmen bir kısım lord ve leydisini yanına alıp, kurtuluşu tercih eder.

Yazar Jackson Curtis, bir roman yazayım derken ailesinden kopar ve Limuzin şoförlüğü yaparak geçimini sağlar. Patronu zengin bir Rus’tur, 2012’nin mutlu azınlığı olabilmek adına, kendisine ve ikiz oğullarına bilet almıştır. Evlatlarına adeta tapan Jackson, eski eşi Kate’yi de hala delicesine sevmektedir. Jackson, evlatlarıyla kamp yapmak için gittiği kırlık alanda (Yellowstone Parkı), radyosunda kıyamete dair haberler veren hafif çatlak Charlie Frost ile tanışır. Charlie, Jackson’a tufan gemilerinin haritasından bahseder. Adamımız gülüp geçer ama yaşanan öncü sarsıntılar, büyük felaketin habercisi gibidir. Emperyalist devletler, Nuh’un Gemisi projesini, halklarından (aşırı zenginler dışında) gizleyerek yürütürler. Kitlesel bir isteriye sebebiyet vermemek için projenin başına, ABD Başkanı Thomas Wilson geçer. Hayvanlardan bir çift ve Picasso’nun, Da Vinci’nin tabloları gibi nadide eserler de gemilere yüklenecektir.

Ve mahşer günü, Jackson’a, ailesini yeniden kurması için harekete geçmesini öğütler. Ancak kurabilmek için öncelikle kurtarabilmek gerekir. Sıradan bir adam, bıçak kemiğe dayanınca sıra dışı bir kahramana dönüşür. Zaten hep öyle değil midir?

Kasım 2009

Marduk, adını ‘Melankoli’ koyduk

“Melankoli” (Melancholia), büyük kışkırtıcı, gizli Nazi hayranı ve görece kadın düşmanı Lars von Trier’in, iki kız kardeÅŸ üzerinden “Marduk” tipi bir kıyameti betimlediÄŸi, unutulmaz bir açılış sekansı (son yıllarda böyle bir ÅŸeye tanık olmadım), Wagner’in tanımsız, müthiÅŸ müziÄŸi ve GüneÅŸ’in ardına saklanan, ardından dünyamıza musallat olan mavi gezegenin büyüleyiciÄŸi ile akıllara kazınması muhtemel son oyuncağı, özetle… Lars’ın en iyi filmi deÄŸil, ancak koÅŸulsuz izlenir.

Trier’in Melankoli’yi Cannes Film Festivali’nde yarıştırdığı ve Hitler’i övdüğü için festivalden kovulduÄŸu zaten malumunuz… Beni onun reklamın iyisi kötüsü olmaz benzeri provokasyonlarından daha çok; bu 68 ödüllü, belaya bayılma konusunda ödünsüz, haliyle huzursuz, tutarsız ve rahatsız yaratıcının sineması ilgilendiriyor. Deneysel ve marjinal film uzmanı Lars’ın “Deccal”i zorlamıştı bünyeyi, lakin Deccal ile benzer bir yolu tercih etse de, karikatürize tipler aracılığıyla burjuvaziye çakan, sallanan kamerasıyla baÅŸ döndüren, bu tahaf, arıza ve hüzünlü bilimkurgunun hazmı daha kolay, belirtelim. 

Filmekimi’nin ardından nihayet 2012 yılının ilk ayında gösterim ÅŸansını yakalayan ÅŸimdilik dokuz ödüllü metafor manyağı Melankoli, Kirsten Dunst, Charlotte Gainsbourg, Alexander Skarsgard, Brady Corbet, Cameron Spurr, Charlotte Rampling, Jesper Christensen, John Hurt, Stellan Skarsgard, Udo Kier ve Kiefer Sutherland gibi müthiÅŸ bir oyuncu kadrosunu bünyesinde barındıyor. Özellikle Hollywood bebeÄŸi Dunst’ın (Cannes’da en iyi kadın oyuncu ödülünü kaptı) büyüdüğünü ve zorlu bir rolde döktürdüğünü görmek, sevindiriyor. Bunun dışında Mike Cahill’in 2011’de çektiÄŸi ilk uzun metraj kurmaca denemesi “Another Earth”in benzer bir konuyu kuÅŸandığını sinemaseverlere duyuralım, ne yazık ki Marduk filmlerinde patlama yaÅŸanması kaçınılmaz. Maya’lar saÄŸ olsunlar, açtılar başımıza bir iÅŸ, felaket heveslileri de atladılar eski tarihli bu kıyamet senaryosunun üstüne, yani 21 Aralık 2012’ye dek dünyaya huzur muzur yok. 

Justine ve Claire, iki kızkardeşin adı, küçük olan Justine deli, abla Claire akıllı görünüyor. Ancak mavi kıyamet dünyaya dayandığında, küllahlar değişiyor, deli akıllanıyor, akıllı deliriyor. Gayet mantıklı bir dönüşüm bu, akıllı görünen herkesin takıntılı, saplantılı ve kendi gerçeğinin, kişiliğinin üstünü örten yapmacıklığı, dünyayı bir sahne sanan ve hep oynayan halleri, acı ama gerçektir.

Deliler ise içinden geldiÄŸi gibi yaÅŸar, iyi bir aile kurmak, kariyer yapmak, çıkar peÅŸinde koÅŸmak, bunların zamanla insanı maddeye dönüştürdüğünü, ruhunu çaldığını, büyük bir depresyon ile gündelik hayatın içine edildiÄŸini bilir, hisseder, fark eder. Hayır, deli olun, akıllı olmayın demiyorum, yaftaların ötesinde bir ÅŸey var diyorum, insana kalıba sığmaz, düşünce sınıflandırılamaz, görüntü aldatır, anlatılmak istenen bu, anlamak isteyene… Hani felaket anlarında çıkar ya kahramanlar ortaya, iÅŸte öyle bir ÅŸey…

Lars, Melankoli için “Dünyanın sonu hakkında güzel bir film” diyor, iÅŸte celladın karşısında bile insan espri yapabilirmiÅŸ, eh güleriz aÄŸlanacak halimize…

Cinedergi