Etiket arşivi: Güzel ve Çirkin

Dile gelen bir düştür sinema…

 

 

 

ALPER TURGUT

 

Arkadaşlar, hangimiz Peter Pan olmak ve uçarak sihirli bir dünyaya gitmek istemez? Veya Alice’in yerine geçip, tavşanı takip etmeyi ve harikalar diyarına ulaşmayı… Miki Fare, 87 yıl önce yaratıldı. Ancak o büyümemeye yeminli, hala minik, sevimli ve enerjik… Kedi Tom, tam 75 yıldır, fare Jerry’i kovalıyor, hala yorulmadı haylazlar… Bizim eski dostumuz Tom Sawyer, tam bir afacan, Oliver Twist, hep hüzünlü ama melek gibi bir kalbi var. Oliver’in tamı tamına 35 kez, sinema ve televizyona uyarlandı, ilk kez görünür olmasının üzerinden bir asır geçti. Sonra pek ünlü Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, ilk anlatılışı dört koca yüzyılı aşan unutulmaz Kırmızı Başlıklı Kız, bin yıllık ölümsüz masal Külkedisi Sindirella… Masalları, öyküleri, hikayeleri, sinemaya uyarlamak, rüyaları görünür kılmak gibi bir şeydir. Günümüz teknolojisi, efektleri, masal kahramanlarını ete kemiğe büründürüyor. Üç boyutlu yeni nesil sinema, çocuk düşlerini beyazperdeye yansıtıyor.

 

Miki Fare, Mini, Pluto, Define Adası, Davy Crockett, Donald Amca, Varyemez Amca, Figaro, Şanslı Tavşan Oswald, Gufi, Malefiz, Muppets, Uçaklar, Korsan Peri, Karlar Ülkesi, Pinokyo… Evet, Walt Disney filmleri ve kahramanları, daha küçük kardeşlerimiz için, kesinlikle… Dev şirket, 16 Ocak 2015’te yepyeni bir film ile karşımızda, adı da 6 Süper Kahraman…

 

Pixar ise hem çocukların, hem yetişkinlerin zevk alacağı animasyonlar yaratıyor. Arabalar, Oyuncak Ülkesi, Yukarı Bak, İnanılmaz Aile, Kayıp Balık Nemo, Cesur, VOL-i, Sevimli Canavarlar, Ratatuy, Bir Böceğin Yaşamı… Ailelerin çocuklarını alıp, gönül rahatlığıyla seyredeceği ve üstelik seveceği, güzelim projeler bunlar. Her yaştan çocuğun ilgisini çekecektir, hiç şüphesiz.

 

Hulk, Red Sonja, Thor, Demir Adam, Yenilmezler, Kaptan Amerika, Örümcek Adam, Fantastik Dörtlü, X-Men, Korkusuz (Daredevil)…Marvel’in çok satan çizgi romanları, seriler halinde sinemaya aktarılıyor ve haliyle çok beğeniliyor. Ancak şiddet içeriği, korku unsuru gibi bir tehlike çanı var. İyilerin kazandığını görmek çok güzel, ama içerik hafif sert. Genellikle 7 yaş altına önerilmiyor. 13 yaş altı çocuklar, aileleriyle seyredebilirler.

 

Ve Hayao Miyazaki Usta… O, hayal gücünü resmeden, çizgiye can veren, hem çocuklara, hem de hep çocuk kalanlara masallar anlatmayı seven, animasyonların babasıdır. Efsanevi Heidi’den beri üretiyor, hiç durmadan…  “Ruhların Kaçışı”, “Prenses Mononoke”, “Yürüyen Şato”, “Gökteki Kale”, “Komşum Totoro”, “Rüzgârlı Vadi”, “Küçük Deniz Kızı Ponyo”, “Rüzgâr Yükseliyor”, hepsi bir masalcının düşleri… Biraz derinlikli, azıcık karışık ama çok naif, yumuşak ve öğretici filmler bunlar, herkesin seyretmesi gerekir.

 

Bitti mi? Hayır, Arı Maya, Ejderhanı Nasıl Eğitirsin? Çılgın Hırsız, Aslan Kral, Şrek, Buz Devri, Karmakarışık, Koralin ve Gizli Dünya, Şirinler, Kung Fu Panda, Rango, Madagaskar, Bolt, Rio, Orman Çetesi, Güzel ve Çirkin, Robotlar, Tenten’in Maceraları, Horton Kimi Duyuyor? Kutup Ekspresi, Karınca Z, Köfte Yağmuru, Ninja Kaplumbağalar, Küçük Kardeşim, Özgür Ruh, Yeni Yıl Şarkısı, Köpekbalığı Hikayesi, Cesur Civciv, Çılgın Dostlar, Define Gezegeni, Ayı Kardeş, Neşeli Dalgalar, Fare Şehri, Robinson Ailesi, Sünger Bob, Bitirim Karınca, Neşeli Ayaklar, Despero, Red Kit, Çizmeli Kedi ve dahası… Seyredilmeyen varsa, DVD’leri alınmalı, evde hep beraber izlenmeli…

 

Çocuk filmleri ile içinde çocuk kahramanların olduğu filmler, bambaşka şeylerdir. Önce yetişkinlerin seyredip, uygun bulup, sonra çocuklarına izletmesinde fayda vardır. Bu listede; E.T. Les 400 Coups (400 Darbe), Le ballon rouge (Kırmızı Balon), The White Balloon (Beyaz Balon), Zero de Conduite (Hal ve Gidiş Sıfır), Great Expectations (Büyük Umutlar), Fanny and Alexander (Fanny ve Alexander), Tomka and his Friends (Tomka ve Arkadaşları), Kes (Kerkenez), The Kid (Yumurcak), The Little Girl Who Sold the Sun (Güneşi Satan Küçük Kız), The King of Masks (Maskeler Kralı), Moving, Bag of Rice, Ten Minutes Older, An Angel at my table (Masamdaki Melek), Yellow Earth (Sarı Toprak), The Streamroller and the Violin (Silindir ve Keman), Los Olvidados (Genç ve Lanetli), The Boot (Çizme), The Night of the Hunter (Caniler Avcısı), Nobody Knows, Forbidden Games, Long Live the Republic, Palle Alone in the World, Crows, Willow and Wind, The Unseen gibi özgün pek çok örnek bulunur.

 

Filmler, duygularla başa çıkmayı öğretir

 

Çocukluk dönemi, bir insanın en hareketli, en öğrenmeye aç dönemidir. Çocuklar, çok daha kolay öğrenir ve zorlanmadan kavrarlar. Onların da duygusu, tutkusu, coşkusu, korkusu vardır. Filmler, onlara, kahramanlar aracılığıyla, yardım eder. İyiliği aşılar, adaleti aşılar, doğrunun ve gerçeğin eninde sonunda kazandığını aşılar. Kaçmak yerine, yüzleşmeyi öğrenirler, korkuların yenilmesi gerektiğini görürler, çocuk olmanın ne müthiş bir macera olduğunu anlarlar. Çocuk filmlerinin önemi burada daha da açığa çıkar. Yetişkinler için çekilmiş yapımlar gibi, şiddet, intikam, kötülük benzeri karanlık yanlar yoktur. Çocukların dünyası, iyi, tertemiz, sıcak ve renklidir. Tüm bu güzelliklerin geleceğe taşınması gerekir. Beyazperde bu yüzden, en önemli kılavuzlardan biridir.

 

Bizim sinemamızda çocuklar…

 

1960’lı yıllarda, memleket sineması, çocuk filmleriyle tanıştı. Zeynep Değirmencioğlu’nun rol aldığı ‘Ayşecik’, o yıllarda çok beğenildi ve 13 kez filme çekildi. 1970’lerde ise bizim de ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’ filmimiz oldu nihayet… Çocuk oyuncuların önü açıktı artık, Ömercik ve Sezercik de, Ayşecik’e katıldılar. Ahmet, Munise, Hüdaverdi, Minik Cadı, Bacaksız, Yumurcak, Fatoş, Murat, Nuri, Gülşah, Kahraman Kıral, çoğaldıkça çoğaldı kahramanlar… Hatta çocuk yıldız yarışmaları düzenlendi, yeni yetenekler ve farklı yüzler arandı. Gazetelerin tirajları arttı, bu yarışmalarla… İlginçtir, bu çocuk filmlerini, çocuklardan çok anneleri seyretti. Çocuklarla sinemaya gitmek fikri, henüz oluşmamıştı. Sonraki yıllarda iyi örnekler de geldi. Misal Uçurtmayı Vurmasınlar filmindeki Barış, sinemamız adına, çocuk karakterin işlenişi bakımından doruk noktası gibidir.

 

Bir anda büyüyen çocuklar…

 

Çok komiktir, çocuk filmlerinde rol alanlar çocuktu, ancak diyalogları, replikleri yetişkinler gibiydi. Yetişkinler, kendileri için yazdıkları senaryoları, çocuklara uyarlamaya kalktılar, ortaya tuhaf görüntüler ve konuşmalar çıktı. Uzun, ağdalı ve zor cümleler, dublajla konuşturulan çocuklar, o yılların algısı böyleydi. Çocuksu yanlar, küçüklerin büyük dünyası yoktu. Neredeyse hareketleri bile, yetişkin özentisi gibiydi. Dalga geçen, büyüklerini kandıran çocuklar, intikam aracı olarak kullanılan çocuklar… Tamam, finalde mutluluk vardı, ancak öncesi ağır bir dramdı. Bu büyük yanlış, uzun yıllar devam etti. Çocuk filmi görünümündeki, yetişkin filmleri dersek bu döneme, gayet uygun olur. Küçük Emrah, Küçük Ceylan filmlerine hiç girmeyelim, istismar sinemasının konusu olabilir ancak.

 

Daha çok çocuk filmleri festivali…

 

Yetişkinler için çok sayıda film festivali var, çocuklar için yok mu? Elbette, var. Ancak çok az ve her kentimize ulaşmıyor. 81 şehrimize de ulaşan çocuk filmleri festivali olsa, yazlık sinemalar tekrar açılsa, gezici sinemalar çoğalsa keşke… Çünkü yapılan araştırmalar, çocuklar ile onların anne ve babalarının, son yıllarda sinemaya daha çok gittiğine işaret ediyor. Evet, hem öğrenciler, hem de veliler, hep birlikte sinema salonlarına gitmeyi, beraber film izlemeyi seviyor ve istiyorlar. İmkânları çoğaltmayı ve filmlere daha kolay ulaşır olmayı, bu ülkeyi yönetenler, hedefleri arasına koymalıdır.

 

Dünya, çocukların etrafında dönüyor

 

Çocuk filmleri, aile filmleri, animasyonlar, özellikle son yıllarda büyük bir gelişme gösterdi. Büyük stüdyolar, sürekli yeni filmler çekiyor. Ve bu filmler, rekor üstüne rekorlar kırıyor. Tüm dünyada, çocuk filmleri, yetişkinler için çekilmiş yapıtlar kadar ilgi görüyor. Hatta yetişkinleri, gişede geçiyor, hasılat getiren, yani en çok kazandıran animasyonlar ve çizgi roman uyarlamaları oluyor. Örneğin dünyada en çok izlenen 10 filmin, 7’si çocuk filmleri, bu çok büyük bir başarı… Çocuk filmleri, dünyanın en önemli ödüllerinden Oscar heykelciğini kapışıyorlar resmen, çünkü çocukları ciddiye alıyor, onları önemsiyorlar, sadece film çekmiyorlar, en iyisini var etmeye çabalıyorlar.

 

Sinema, yaratıcılığı besler

 

Yine de belirtelim, anne ve babalara büyük görevler düşüyor, artışa rağmen, dört yetişkin biletine, bir çocuk bileti denk geliyor. Yazılı masallar, çocukların gelecekte kalemini süsler, filmler ise kurgusunu ve yaratma gücünü, bu yüzden sinema önemlidir, gelişmek ve öğrenmek açısından… Yeni pencereler açalım çocuklara, tüm hünerleri görsünler, ileride karşılaşacakları sorunlara daha kolay çözümler üretebilsinler.

 

Türkiye’de daha çok çocuk filmleri istiyoruz.

 

Peki, bizim ülkemizde durum ne? İlk on filmin arasına çocuk filmi giremiyor, ne yazık ki… Yönetmenlerimiz, senaristlerimiz, hep yetişkin filmlerini düşünüyor, çekiyor. Veya çocuk filmleri ve dizileri altında, yetişkinleri de çekecek işler düşünüyorlar. Oysa çocuk ve genç nüfusunun en çok olduğu ülkelerden biridir Türkiye… Çocuklar daha çok sinemaya gitsin, aileleriyle… Hayal gücü artsın, düşler gerçek olsun. Bizim de yerel kahramanlarımız olsun, oyuncakları üretilsin, kitapları basılsın, filmleri çekilsin artık.

Yerli ve yabancı, yaÅŸasın 90’lar sineması!

ALPER TURGUT

90’lar sineması, kesinlikle senaryonun gücünün ulaÅŸtığı son zirvedir. Ve ardından ne yazık ki; önlenemeyen büyük bir düşüş baÅŸlamıştır. Evet, 2000’lerde, metin öldü, görsel öne çıktı. Tekrar çekilen filmler, seriye dönüşen ucuz yapımlar, üç boyutlu efekt katkılı şölenler, 90’ların hemen ardından yaÅŸam alanı buldu. İşte gerek memleketimizde olsun, gerek ise tüm dünyada, beyazperdenin ve devamında elbette bizlerin en mutlu olduÄŸu yıllar, 90’lardır, hiç kuÅŸkusuz. Sinemalara koÅŸup, salonları doldurup öyle güzel, etkileyici ve akılda kalıcı filmler izledik ki, onların hatırına ÅŸimdi kötü filmlere bile daha rahat katlanabiliyoruz.

Türkiye’de, 1990 yılı başından 1999 senesi sonuna dek tam 503 uzun metraj kurgusal film (Bu sayının gerçeÄŸi yansıttığı söylenemez, aralarında gösterime giremeyen pek çok yapım var) çekildi. ÖrneÄŸin 1993’te 82 film çekilmiÅŸtir ancak gösterime giren sayısı sadece 11’dir. EÅŸkıya, Tabutta RövaÅŸata, Masumiyet, Ağır Roman, İstanbul Kanatlarımın Altında, Hamam, Her Åžey Çok Güzel Olacak, C-Blok, Piyano Piyano Bacaksız, Kaç Para Kaç, GüneÅŸe Yolculuk, Kasaba… 1980’lerin o bunaltan, psikoloji ve kadın sorunları üzerine yoÄŸunlaÅŸan darbe tesirli filmleri yerini, ÅŸimdi eski yeni kuÅŸak diyebileceÄŸimiz yönetmelerin (DerviÅŸ Zaim, YeÅŸim UstaoÄŸlu, Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz) daha özgün ancak esinlenmekten hala vazgeçememiÅŸ yapıtlarına bıraktı. Ömer Kavur, Yavuz Turgul, Orhan OÄŸuz gibi yönetmenler ise ustalık dönemine girmiÅŸlerdi artık. Tek tük örnekler dışında 1990’larda giÅŸe baÅŸarısından söz etmek mümkün deÄŸildir. Hollywood, ABD’de vizyona soktuÄŸu filmi aynı zamanda Türkiye’de de göstermeye baÅŸladı. 90’lar öncesinde yabancı bir film, ülkemizde bir, iki yıl sonra gösterime girebiliyordu. Hollywood belasına karşı Atıf Yılmaz, Ömer Kavur, İrfan Tözüm, Barış Pirhasan, Memduh Ün, Erden Kıral, Ali Özgentürk, Yusuf Kurçenli, Zeki Ökten ve Orhan OÄŸuz, 1995 yılında Sinema Vakfı’nı kurarak, sinemanın canlandırılması için harekete geçtiler.

Yeni bir sürece, kendini geliÅŸtirme, dönüştürme ve çeÅŸitlendirme sürecine giren Türkiye sinemasınnda, 1990’ların ilk yarısı ile ikinci yarısı arasında da fark vardır, aslında iki ayrı bölüm olarak düşünmek gerek. İlk yarı bariz bunalımlı, yönetmenlerin hayli kiÅŸisel ve iç dünyalarını resmetmeyi denedikleri 80’lerden tam olarak kurtulamamıştı, ikinci yarı ise giÅŸe hedefi ve sanat ürünlerinin çeÅŸitliliÄŸi ile daha bereketli geçti. Varoluşçuluk, Tarkovski, Kafka, klasik edebiyat, Yer altı edebiyatı, marjinallik, deneysel çalışma, simgesel anlatım, artık aklınıza gelebilecek her yoldan her ÅŸekilde eserler üretildi. Lakin memleket sineması diyebileceÄŸimiz bir akım yaratılamadı. Yerelden evrensele giden yol açılamadı, kurallar esnetildi ama ezber bozulamadı. Düşünün, bugün sinema hala bir sektör deÄŸil bu ülkede, dizilerin uzantısı olan, belki sektör aday adayı… Kitle iletiÅŸim araçları çoÄŸaldı, PR çalışmaları arttı ancak kaliteli yapıtların oranı çok ama çok düşük kaldı. İşte yüzde 80’i yazın çekilen filmlerle festival festival geziyoruz, ödüllere seviniyor, günü ve giÅŸeyi kurtarmaya çalışıyoruz.

YeÅŸilçam’ın etkisinden çıkmak, batı tekniklerini yurdun gerçeÄŸine yedirmek, Yeni Türkiye Sineması için harekete geçmek. İşte 90’lar sinemasını önemli kılan ÅŸey buydu. Sanat filmleri ve popüler filmler olarak yol ikiye ayrılacaktı ancak, zaten toplamda yakalanan baÅŸarı, ülke sinemasının hanesine yazılacağı için bunda sorun yoktu. Teori, pratikle pek örtüşmez, 2000’lerde problemler çoÄŸaldı, kaliteli filmlerin sayısı azalırken üretim ise giderek arttı. Dizi estetiÄŸiyle çekilen filmler, öğrenci ödevi nden hallice yapımlar, seyirciyi TV karşısından alıp, beyazperdenin önüne konuÅŸlandıramadı.

Neyse… 90’lar filmlerine geri dönelim ve seçtiÄŸimiz filmleri sıralayalım; Yengeç Sepeti, Kahpe Bizans, Amerikalı, Gece, Melek ve Bizim Çocuklar, Berlin in Berlin, Cazibe Hanım’ın Gündüz Düşleri, Düş Gezginleri, Dönersen Islık Çal, Suyun Öte Yanı, Gizli Yüz, Karartma Geceleri, Usta Beni Öldürseni, Tatar Ramazan. İskilipli Atıf Hoca, Mum Kokulu Kadınlar, Işıklar Sönmesin, Hoşçakal Yarın, Laleli’de Bir Azize, Üçüncü Sayfa, Salkım Hanım’ın Taneleri, Kız Kulesi Aşıkları, Lola Bilidikid, Karışık Pizza, Manisa Tarzanı, Åžahmaran, AÅŸk Ölümden SoÄŸuktur, Babam Askerde, Bir Kadının Anatomisi, Bir ErkeÄŸin Anatomisi, Leoparın KuyruÄŸu, Sen De Gitme, Minyeli Abdullah, Propaganda, Güle Güle…

Gelelim, dünyaya… 1990’lar da Hollywood’un krallığıyla geçer ancak bu kez yeni bir rakip vardır karşısında… Bağımsız Amerikan Sineması, büyüyen, serpilen ve etkileyen bir güce dönüşmüştür. Avrupa ise Amerikan iÅŸi aksiyonun büyüsünden kurtulamamıştır, özgün filmler vardır ama sayısı azdır. UzakdoÄŸu’da ise güzel bir doÄŸum gerçekleÅŸmiÅŸtir, 2000’lerde imza atabilmek için…

Åžimdi hangi filmden baÅŸlayalım o denli çoklar ki… Sıkı Dostlar, Makas Eller, VahÅŸi Duygular, Kurtlarla Dans, Kuzuların SessizliÄŸi, Terminatör 2, Güzel ve Çirkin, Delicatessen, Balıkçı Kral, Barton Fink, JFK. Bitti mi? Bitmez! Rezervuar Köpekleri, Affedilmeyen, Glengarry Glen Ross, AÄŸlatan Oyun, Chaplin, Malcolm X, Acı Ay, El Mariacci, Schindler’in Listesi, Gerçek Romantik, Bugün Aslında Dündü, Piyano, Carlito’nun Yolu, Arizona Rüyası, Stalingrad, Naked, Babam İçin.

Liste uzun… Daha Esaretin Bedeli, Pulp Fiction, Leon, Forrest Gump, Aslan Kral, Clerks, Karga, Ed Wood, Gün DoÄŸmadan, Cesur Yürek, OlaÄŸan Şüpheliler, Büyük HesaplaÅŸma, Casino, 12 Maymun, Toy Story, Nefret, Trainspotting, Fargo var.

Soluk aldıysanız devam edelim; Can Dostum, Los Angeles Sırları, Hayat Güzeldir, Boogie Nights, Prenses Mononoke, Büyük Lebowski, Er Ryan’ı Kurtarmak, İnce Kırmızı Hat, American History X, Karanlık Åžehir, Truman Åžov, AteÅŸten Kalbe Akıldan Dumana, Rushmore, Pi, Dövüş Kulübü, Amerikan Güzeli, YeÅŸil Yol, Magnolia, 6. His…

Avrupa’dan Üç Renk, yani Mavi, Beyaz ve Kırmızı nasıl unutulur? Sonra Yıldız SavaÅŸları serisi yıllar sonra 90’larda tekrar baÅŸladı. Seri demiÅŸken; GeleceÄŸe Dönüş, Zor Ölüm, Baba, Yaratık, Robocop, James Bond, Rocky ise geçmiÅŸten 90’la taşındı. Ve Blair Cadısı, 90’ları kapatan bu fenomen, üç kuruÅŸu milyonlarca dolara katlayan bir tanıtım mucizesi gibiydi. Sayesinde korku-gerilim türünde bir devrim yaÅŸandı ve sallanan el kameraları ile çekilir oldu pek çok film…

Ses getiren filmler bitecek gibi deÄŸil. Hayalet, Evde Tek Başına, Özel Bir Kadın, Korku Burnu, Temel İçgüdü, Jurassic Park, Gerçek Yalanlar, Katil DoÄŸanlar, Salak ile Avanak, Titanik, Siyah Giyen Adamlar, Oyun, BeÅŸinci Element, Åžeytanın Avukatı, Kadın Kokusu… Bu filmlerin bazıları müthiÅŸ yapıtlar deÄŸil elbette, ancak bugün hala üstüne konuÅŸuyorsak, belleÄŸimizde yer etmiÅŸler demektir. Misal Titanik tüm zamanların en büyük giÅŸe rekorunu kırdı ve tüm dünyada 1 milyar dolar barajını aÅŸan ilk film oldu. Ta ki yönetmeni James Cameron, Avatar’ı çekene dek. Temel İçgüdü ve Özel Bir Kadın, 7. sanat adına belki bir ederleri yoktu ama kült filmlere dönüşmeyi baÅŸardılar.

Artık listemize aÅŸağıda saydığım yapıtlarla bir son verelim, çünkü aklımıza ve gönlümüze yer etmiÅŸ 90’lara dair filmler o kadar fazla ki, yerimiz ise dar, nokta koymazsak sığdıramayacağız. Evet, son olarak; Çalınmış Güzellik, Kaya, Görevimiz Tehlike, İngiliz Hasta, Çığlık, Donnie Brasco, Jackie Brown, Aç Gözünü, Funny Games, Benden Bu Kadar, Küp, Lolita, Kayıp Otoban, Yalancı Yalancı, Yüz Yüze, Sefiller, Mesajınız Var, Ronin, Gözleri Tamamen Kapalı, John Malkovich Olmak, AÅŸk Engel Tanımaz, Erkekler AÄŸlamaz, Amerikan Pastası, Åžehrin Azizleri.