-
Yürek duymuyorsa, kulak neylesin
Alper Turgut Müzik kulağı denen bir zımbırtı var, yetenek filan da diyorlar buna, iÅŸte bu kabiliyet zamazingosu bende harbiden yok. Hatta ve daha fenası, kulaklarım da pek duymuyor, sanırım dedeme çekmiÅŸim, gelecekte iÅŸime geldiÄŸi zaman açıp, kapayacağım afili bir iÅŸitme cihazım olursa ÅŸaşırmayacağım, umarım tıp kısa sürede bir çözüm bulur, yoksa ömrünün son deminde sağırlaÅŸan müzik dehası Ludwig van Beethoven gibi, “Tanrı, sizin kulaklarınıza fısıldıyor, bana ise haykırıyor†diyebilirim. Haaa tutarsa, amenna. Kulak demiÅŸken, çoksatar Yüzbaşı Corelli’nin Mandolini romanında geçiyordu, anımsayabildiÄŸim kadarıyla anlatayım. İhtiyar adamın kulağını muayene eden hekim, duyum organının içinden, ta haylaz velet iken yerleÅŸen nohutları (leblebi, bezelye de olabilir) çıkarıyordu, birden sıfır kilometre…
-
Küfür, seks, alkol, sigara, yasakları asla sevmez sinema…
ALPER TURGUT Efendim, kaç zamandır üstüne yazıyorum, tane tane anlatıyorum, bizim memleketin biricik meselesi, sinema, ÅŸu, bu, o deÄŸil, samimiyettir diye… Elbette, pes etmedim, baÅŸtan söyleyeyim, çözüm getirmek gibi derdim yok, buna gerek de yok. Lakin mevzu önemli, yasak fitilini ateÅŸlemek, zaten kısıtlı olan özgürlüklerin, tamamen tutuÅŸması demektir. Cayır cayır yanan sinemanın ruhu olacak, geriye is, geriye küller, geriye kocaman bir enkaz kalacak. Hah! Samimiyetle, yasakların ve sinemanın alakasını kuramadım diyeceksiniz, o vakit gündelik hayatta, insanların oynadıklarından, rol yaptıklarından bihabersiniz, bırakalım oyuncular oynasın, sahnede, sette. Ama nerede? Tabu bellenen hemen her ÅŸeyde, insanlar, toplumun baskısından sakınarak, hiç olmadıkları insanlara can veriyorlar, oysa toplum, bireylerden oluÅŸuyor, bireyler…