Chavez, Morales ve diÄŸerleri halklarına vaatlerde bulunurken hep Castro’dan örnekler veriyorlar, baÅŸka bir hayatın mümkün olduÄŸunu Küba’yla somutlaÅŸtırıyorlar. Castro’nun hastalığı da iÅŸte bu yüzden dünyanın canını sıkıyor. Sonra ne olacağının endiÅŸesinden çok, onsuz bir dünyanın umuttan da yoksun kalacağı düşüncesi… 31 Temmuz günü ameliyat için hastaneye yatmasından bu yana 20 kilo verdi. Haki üniforması yerine onu pijamayla görmek sadece Kübalılar için deÄŸil, tüm dünyanın devrimcileri için de hüzün vericiydi, ama saÄŸlığının yavaÅŸ yavaÅŸ düzelmeye baÅŸladığına dair gelen haber ve fotoÄŸraflar bu hüznü yatıştırdı. Fidel, Küba halkından biraz zaman ve sabır istedi. Bu arada ABD’deki Castro düşmanları nümayiÅŸe baÅŸladılar bile, Kübalılar ise ”Çok yaÅŸa Fidel, 80 yıl daha” diyerek karşılık verdiler.
ALPER TURGUT
SavaÅŸlar, yoksulluk, ÅŸiddet, salgın hastalıklar, doÄŸal afetler… Dünya giderek baÅŸ edilmesi zor bir yer haline gelirken, kimine göre güçlü, kimine göre hafif bir ışık umudu tazeliyor… Bu ışığın merkezi Küba, yaratıcısı ise Fidel Castro … 1989’da Sovyetler BirliÄŸi dağıldıktan sonra, tek sosyalist vatan olarak göz dolduran Küba ÅŸimdi Latin ülkeleriyle birlikte, yeni bir dalganın da esin kaynağı… Chavez , Morales ve diÄŸerleri halklarına vaatlerde bulunurken hep Castro’dan örnekler veriyorlar, baÅŸka bir hayatın mümkün olduÄŸunu Küba’yla somutlaÅŸtırıyorlar. Castro’nun hastalığı da iÅŸte bu yüzden dünyanın canını sıkıyor. Sonra ne olacağının endiÅŸesinden çok, onsuz bir dünyanın umuttan da yoksun kalacağı düşüncesi… Peki, Fidel Castro kim? İşte bu sorunun yanıtı…
Fidel Alejandro Castro Ruz , 13 AÄŸustos 1926 günü Oriente Eyaleti’ne baÄŸlı Mayari’de zengin bir toprak sahibinin üçüncü çocuÄŸu olarak dünyaya geldi. ”Uygun mücadele koÅŸullarında ve Don KiÅŸot’un bazı özellikleriyle doÄŸdum” diye anlatıyordu çocukluÄŸunu ”Politik bilince kavuÅŸmadan önce bile asiydim. Daha sonra isyankârlığım beni doÄŸru ve haklı bir yola ve o yolu savunmaya götürdü” . Küçük Fidel’in köyden kente geçiÅŸi sancılı oldu. Çünkü mutlulukla geçirdiÄŸi ilk yılların ardından henüz altı yaşında, yatılı bir okula verildi. Artık yalnızdı ve sorunları tek başına göğüsleyecekti. Yıllar, onu Havana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne taşıdı. Düşünceleri de artık netti, çünkü Karl Marks ‘ın Komünist Manifestosu’nu okumuÅŸ, hem kendisi hem de ülkesi için bir gelecek kurgulamaya baÅŸlamıştı. Küba, ABD’nin hegemonyasından kurtulup özgür olmalıydı. 1950-1952 yılları arasında yaptığı avukatlıkta, müvekkillerinin fakir tutuklular olması ise bu düşüncesindeki kararlılığı gösteriyordu. Örgütlenme çalışmalarını sürdüre dursun, 1952’de hem onun hem de kuÅŸağı için zor günler baÅŸlamıştı, Fulgencio Batista , ikinci kez diktatörlüğe soyunmuÅŸtu.
DEVRİME GİDEN YOL
Fidel ülkesinin özgürlüğü için mücadele etmeye kararlıydı. İyi bir hatip olması onu kısa sürede bağımsızlık hareketinin liderliÄŸine taşıdı. 26 Haziran 1953’te ikisi kadın 125 acemi savaşçı, Fidel’in komutasında Oriente’nin baÅŸkenti Santiago Cuba’nın en önemli kışlası Moncado’ya baskın düzenlediler. Saatler sonra püskürtüldükleri o gün tam 61 arkadaÅŸlarını kaybettiler… YenilmiÅŸlerdi. Ancak Fidel, askeri açıdan baÅŸarısızlıkla sonuçlanan bu baskının devrime giden yolu açtığını biliyordu. İşkenceli sorguların ardından mahkemeye çıkartıldı. Uzun savunmasını, ”Zararı yok, beni mahkûm ediniz! Tarih beni beraat ettirecektir” sözleriyle tamamlarken devrime giden bu yolu iÅŸaret ediyordu. 16 yıla hüküm giydi. Diktatörlük, cezaevindeyken bile tehlikeli buldu Fidel’i… İki yıl sonra serbest bırakıldı, sürgün hayatını yaÅŸayacağı Meksika’ya geçti.
Batista diktatörlüğü ÅŸiddetini giderek arttırıyordu. Rejim karşıtları, özellikle öğrenciler, sokaklarda ve gözaltında, iÅŸkencede katlediliyorlardı. ABD’nin ”arka bahçe” si Küba, kumar ve uyuÅŸturucu batağına çevrilmiÅŸti. Ülkeye yolsuzluk ve yoksulluk hakimdi, artık. Önce İspanya, sonra İngiltere, tekrar İspanya ve en sonunda da ABD’nin sömürgeleÅŸtirdiÄŸi topraklar, artık kurtarıcısını bekliyordu.
SOSYALİZMİ KURACAĞIZ
Fidel’in pes etmek gibi bir niyeti yoktu. Küba, nam-ı diÄŸer ”YeÅŸil Timsah” bağımsızlığına kavuÅŸmalıydı. Fidel ve dostlarının ilk iÅŸi Meksika’da ”26 Temmuz Hareketi” örgütünü kurmak oldu. Ayaklanma çocuk oyuncağı deÄŸildi. Moncado deneyimi de göstermiÅŸti ki, acemi yanları bir an önce törpülenmeliydi. Küba’da uzun soluklu bir gerilla savaşı vermek için eski kadrolardan eÄŸitim aldılar. Çok geçmeden Ernesto Che Guevara da aralarına katıldı. Hazırlıklar tamamlandı, artık Küba’ya dönme zamanı gelmiÅŸti. Fidel, Che ve Raul Castro ‘nun aralarında bulunduÄŸu topluluk, hem silah arkadaşıydılar, hem de dost. 12 metrelik ”Granma” adlı bir tekneye doluÅŸup 1956 yılının Aralık ayında Küba’ya çıkarma yaptılar. Asiler, karaya ayak basar basmaz ateÅŸ yaÄŸmuruna tutuldu. 82 kiÅŸilik gruptan topu topu 12 kiÅŸi, Sierra Maestra daÄŸlarındaki karargâha ulaÅŸabildi. DengesizliÄŸin savaşıydı bu… 12 isyancının karşısında yaklaşık 40 bin kiÅŸilik Batista ordusu vardı. Yılmadılar. Kübalı özgürlük savaşçısı Jose Marti ‘nin ”Haklı olmak bir ordudan bile kuvvetlidir” sözüne sarıldılar. Halk da kendilerini devrime ve özgürlüğe götürecek olan bu bir avuç insanı, ”YaÅŸasın Sakallılar” (Viva Los Barbudos) sloganlarıyla baÄŸrına bastı. Asi Radyo’dan (Radio Rebelde) savaÅŸ çaÄŸrısını duyan köylüler ve öğrenciler, akın akın gerillaya katıldı. 26 Temmuz Hareketi, önce kendini savundu, sonra taarruza kalktı. DaÄŸlarda geçen iki yılın ardından Fidel’in baÅŸkomutanlığında yedi cephe açıldı. Che, Raul Castro, Camilo Cienfuegos, Juan Almeida, Ramiro Valdes, Calixto Garcia komutasındaki milisler, kırları fethedip ÅŸehirlere dayandı. 1956 – 1959 yılları arasında 60 bin kiÅŸiyi katlettiren diktatör Batista, canını kurtarmak için 1 Ocak 1959 günü Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmak zorunda kaldı. Dokuz bin gerilla, bir gün sonra zafer ÅŸarkıları eÅŸliÄŸinde Havana’ya girdi. Castro ve diÄŸerleri, devrimden daha zor olanın devrimi korumak olduÄŸunu kısa sürede anladılar. Latin Amerika’da ABD emperyalizminin ilk bozgunu Domuzlar Körfezi Çıkartması, soÄŸuk savaşın doruÄŸu ve neredeyse üçüncü dünya savaşını çıkartacak olan füze krizi, rejim karşıtları, toprak aÄŸaları, Batista kadroları, ülkeyi parselleyen dev yabancı ÅŸirketler, Amerikan ambargosu, ülkenin yedek parça ve daha önemlisi enerji ihtiyacı… Küba halkına inancı tam olan Fidel, yoksulluk katlanıp, sorunlar çığ gibi büyürken bile; ”Ülkemiz insanlara maddesel zenginlikler sunmak için çok yoksul olsa da, onlara eÅŸitlik duygusu, insanlık onuru sunamayacak kadar yoksul deÄŸildir” diyordu… Fidel ve yoldaÅŸları, kollarını sıvayıp ”Sosyalizmi kuracağız, kurduÄŸumuz gibi savunacağız” ÅŸiarıyla harekete geçtiler. EÄŸitimli yaklaşık 50 bin genç, Küba cehaletten kurtulsun diye okuma yazma seferberliÄŸine omuz verdi (bugün ülkedeki okuma yazma oranı yüzde yüz). 60 yeni üniversite açıldı, mezun sayısı 20 kat arttı. EÄŸitim, saÄŸlık ve barınma (Küba’da sokak çocuÄŸu yok) parasız hale getirildi. Spor özendirildi, her çocuÄŸa süt dağıtıldı. Yurtdışından 17 bin tıp öğrencisine bedava eÄŸitim hakkı tanındı. Ülkenin tek partisi konumundaki Komünist Parti’nin üyeleri ve devlet görevlilerine yılda bir ay tarlalarda veya üretimde gönüllü çalışmak zorunluluÄŸu getirildi.
BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN
Fidel, İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth ve Tayland Kralı Bhumibol Adulyadej’in ardından en uzun süreyle iktidarda kalan üçüncü lider. O, dünyanın ezilenleri için ÅŸaÅŸmaz bir pusula… Che, ona ”ÅŸafağın ateÅŸli peygamberi” diye seslenmiÅŸti ”Fidel’e Åžarkı” ÅŸiirinde. Ve Fidel’e şöyle veda etmiÅŸti; ”Bir gün baÅŸka gökler altında son saatim gelirse, son düşüncem halk ve özellikle sen olacaksın…” Ernest Hemingway, Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Nelson Mandela, Salvador Allende, Gabriel Garcia Marquez, Hugo Chavez, Evo Moroles gibi birçok dostu oldu Fidel’in… 20. yüzyılı sarsan birçok olaya tanıklık etti. Güney Amerika’da yükselen sol dalganın dayanağı da oydu. SavaÅŸa, iÅŸgale tepki gösterdi. Tek kutuplu yerküreye karşı ”baÅŸka bir dünya mümkün” diyenlerin sözcüsü ve filozofu oldu.
ABD ise Fidel Castro’nun peÅŸini hiç bırakmadı. Onu susturmak için her yol denendi. Floridalı gazetecilere Fidel’i karalamak için oluk oluk para akıtıldı. ABD’de konuÅŸlanmış rejim karşıtlarıyla Küba’daki müzmin muhaliflere milyonlarca dolar para yardımında bulunuldu. Dile kolay, CIA orijinli 621 suikast giriÅŸiminden kurtuldu Fidel…
Uzun zamandır Küba’yı kendisinden sonraya hazırlayan Fidel Castro bugünlerde hasta. ”Siyaset için en iyi yaÅŸ 80’dir” diyordu, ama BaÄŸlantısızlar Zirvesi’ne katılamadı. 80. doÄŸum gününü kutlamayı da 2 Aralık 2006 gününe bıraktı, Granma ile Küba’ya çıkartma yapmasının 50. yıldönümüne… 31 Temmuz günü ameliyat için hastaneye yatmasından bu yana 20 kilo verdi. Haki üniforması yerine onu pijamayla görmek sadece Kübalılar için deÄŸil, tüm dünyanın devrimcileri için de hüzün vericiydi, ama saÄŸlığının yavaÅŸ yavaÅŸ düzelmeye baÅŸladığına dair gelen haberler bu hüznü yatıştırdı. Bu arada ABD’deki Castro düşmanları nümayiÅŸe baÅŸladılar bile, Kübalılar ise ”Çok yaÅŸa Fidel, 80 yıl daha” diyerek karşılık verdiler. Fidel, yetkilerini kendisinden beÅŸ yaÅŸ küçük olan Raul Castro’ya devretti. Yaklaşık 10 yıl önce Komünist Partisi, olaÄŸanüstü durumlar için böyle bir kararı almıştı. Küba’nın iki numaralı adamı olan Raul, 53 yıldır aÄŸabeyiyle ortak mesai yürütüyor. Moncado baskınında Adalet Sarayı’nı ele geçiren, bu sebeple iki yıl hapis yatan, Meksika’ya aÄŸabeyiyle giden bir dava adamı Raul… Devrimin ardından Silahlı Kuvvetler Bakanlığı’na getirilen Raul, yıllardan beri Küba ordusuna komuta ediyor. Aynı zamanda Merkez Komite üyesi de olan Raul, aÄŸabeyinin ifadesiyle, ”dürüst, ileri görüşlü, ayrıntıya önem veren bir devlet yöneticisi”.
Fidel, tam 47 yıldır, dünyaya da geleceÄŸin ne getireceÄŸini göstermeye çalışıyor ve sosyalizmin bir hayal olmadığını… O Küba’ya inanıyor, Kübalılar da ona.
23 Eylül 2006