Etiket arşivi: baÅŸka semtin çocukları

Başka Semtin Çocukları

 

 

ALPER TURGUT

Bu hafta iki yerli iÅŸi yapım daha girdi vizyona… Biri basitliÄŸi kuÅŸanarak sınıfını geçti, diÄŸeri karman çorman örgüsüyle direkt çaktı. “BaÅŸka Semtin Çocukları”, sırf oyuncularının üstün gayreti adına izlenebilir, “Dilber’in Sekiz Günü”nü ise kaçırmayın diyorum.

BaÅŸka Semtin Çocukları, eski “Yeni Sinemacılar”dan ve dizi yönetmeni Aydın Bulut’un ilk uzun metrajlı filmi… Gazi Mahallesi’nde üç haftada çekilen filmin senaryosu, yönetmen Bulut ile oyuncu Serkan Turhan’a ait. BaÅŸka Semtin Çocukları’nın görüntü yönetmenliÄŸini Tolga Çetin, müziklerini ise Cem Yıldız üstlendi. Filmin kilit rollerinde; Volga Sorgu, Mehmet Ali NuroÄŸlu, İsmail HacıoÄŸlu, Ertan Saban, EyÅŸan Özhim, Bülent İnal, Özge Özder, Filiz Ahmet ve Avni Yalçın var. BaÅŸka Semtin Çocukları’nın en haÅŸarı ve ele avuca sığmaz karakteri “Simo” ile Antalya’da en iyi oyuncu ödülünü kucaklayan Volga Sorgu resmen döktürüyor. Makedon aktör Ertan Saban da GüneydoÄŸu gazisi Gürdal (harbi psikopat) ile müthiÅŸ bir iÅŸ çıkarıyor.

Gazi Mahallesi’nde bundan 14 yıl önce yaÅŸanalar nasıl unutulabilir? VaroÅŸ deyip geçilen yoksul mahalle kanla yıkandı, nice canlar yitti, nice hayatlar karardı. Bugün ise yaraları sarmak şöyle dursun devletin kolluk güçlerince adeta tahakküm alanına çevrildi. Mahallelinin iddiası ÅŸudur; “Kumar her yerde yasaktır, bizde serbest, uyuÅŸturucu suçtur, burada helal. YozlaÅŸma, çürüme ve kirlenme… Tüm bu uygulamaların amacı, gençlerimiz politikadan uzak dursun, varsın serseri olsun diyedir.”

TRENİ KAÇIRAN BİR FİLM

Peki, Gazi Mahallesi özelinde İstanbul’un varoÅŸlarındaki “kayıp hayatları” resmetmek isteyen BaÅŸka Semtin Çocukları bunu ne ölçüde baÅŸarıyor? Åžayet kendi sorumu yanıtlayacaksam; tereddütsüz “sınıfta kalmış” derim. Dilimin ucuna baÅŸka birçok kelime geldi ancak biraz ilk filme hoÅŸgörüyle yaklaÅŸmak adına ve bariz emek hatırına (yapım için hazırlık 10 yıl sürmüş) hemen gerisin geriye yuttum. Alevi delikanlıyla Sünni genç kızın düşman çatlatıp ÅŸiddet doÄŸuran sevdası, GüneydoÄŸu’dan gelen askerlerin ÅŸahsında betimlenen garez kültürü, iliklerine dek siyasetle haşır neÅŸir mahalle gençliÄŸinin ıskalanması, en sona saklanan polisiye orijinli “katil kim” oyunu (iyi bir göz, tetikçiyi –filmin tam ortasında – bulur), mafyaya bulaÅŸan tipler, yeni hayat özlemi çekenler, sıkışmışlık ve çaresizlik hissiyle heder olan gençler… Saf, akıcı ve akılda kalıcı bir metin yerine, yan öykülerin çokluÄŸu ve karakter bolluÄŸuyla dikkat çeken bir karalama defterine meyletmek neden? Kaldı ki; bu ÅŸamata içerisinde, iyi oyunculukların getirdiÄŸi artı, karikatürize edilmiÅŸ, ayakları yere basmayan karakterlerin varlığıyla eksiye de dönüşebilir. Ve ilk seferini yapan treni yakalamak zordur, çoÄŸu kez kaçırılır. Neyse saÄŸlık olsun. Yeni seferlerini beklemesini de biliriz.

Askeri operasyonlarda “kahramanlık” gösteren ve karşılığında bir ay erken terhis ile ödüllendirilen Semih, Gazi Mahallesi’ne döndüğü gün canından çok sevdiÄŸi kardeÅŸi Veysel’in cenazesiyle karşılaşır. Semih, cinayete kurban giden biraderinin katil veya katillerini bulmak umuduyla dedektifliÄŸe soyunur, Veysel’in yakın dostu Simo’nun iz sürücülüğünde… Öyküye, önce Semih ile aynı kaderi paylaÅŸmasına karşın daha büyük hasar gören ve algısını kaybeden Gürdal, ardından da diÄŸerleri katılır. Düşman, insanın bazen en uzağındadır bazen de en yakınında…

Türkiye solunun son 30 yılı

 

ALPER TURGUT

 

Türkiye’nin en beğenilen ilk filmlerinden “Sonbahar”ın yapımcısı olan Serkan Acar, “Aşk ve Devrim” ile yönetmen koltuğuna oturdu. Aşk ve Devrim, Adana ‘Altın Koza’ Film Festivali’nin ulusal uzun metraj yarışma filmlerinden biri. “Gelecek Uzun Sürer”den “Simurg”a, “Memleket Meselesi”nden “Saklı Hayatlar”a, politik göndermeli filmlerin yer alacağı Altın Koza, sanatın yanı sıra siyasete de kucak açmış durumda… Evet, ülkemizde salt gişe odaklı filmler dışında siyasi sinema örneklerinin de çoğaldığını görmek tüm sinemaseverleri sevindiren bir gelişme, hiç kuşkusuz. Filmin yönetmeni Serkan Acar ile Aşk ve Devrim’i konuştuk.

 

 

 

 

—Aşk ve Devrim, nasıl doğdu?

 

Aşk ve Devrim, yapmak istediğim siyasi üçlemenin ilk ayağı… Üçleme, Türkiye solunun son 30 yılına yakın plan kamerayı tuttuğum bir süreç olacak. 1980’lerden bugünlere uzanacağız. Film, “Başka Semtin Çocukları”nın senaryosunu kaleme alan Mehmet Serkan Turhan’ın “İki Yol” öyküsünden uyarlandı, senaryoyu da o yazdı. 1989’larda geçiyor öykü, devrimci gençler üzerinden Türkiye solunu anlatıyor, kirli savaşın başladığını dönemleri, solun darbenin etkisinden kurtulup yeniden toparlanmaya çalıştığı, neoliberal dalganın dünyayı kapladığı yılları… Altı yaşımdaydım darbe oldu, 1991’de üniversiteye girdim. Arkadaşlarımı kaybettim, yaşadıklarım ve gördüklerim var. Herkes kendi sokağını anlatır, sonuçta 1968’i anlatacak yetkinliğim yok.

 

—Peki, ikinci filmin konusu nedir?

 

İkinci film adı “Uzun Yürüyüş”. Türk solundan gerillaya katılan bir kızın öyküsü bu… Film, onun gerilladan ayrılıp gündelik hayata geri dönmesini anlatıyor. Kürt sorunu aslında bir Türk sorunudur, bunu ifade etmek ve göstermek istiyorum.

 

—Ya üçüncü ve son film?

 

Düzenle bağlarını kopartan bir anarşisti, sistemle bir anda tüm bağlarını kopartan bir adamın hikâyesini anlatacağımız filmin adı “Ret” olacak. İlk film 20’li yaşları, ikincisi 30’lu yaşları ve sonuncusu da 40’lı yaşları resmedecek. Bu öykülerin kahramanları, Türk ve Kürt sol hareketleri içerisindeki aktif insanlar olacak.

 

 

 

—Aşk ve Devrim ile anlatılmak istenen tam olarak nedir?

 

Aşk ve Devrim, çözülüş ve yalnızlık filmi… Sosyalist bloğun çöktüğü, dünyanın değiştiği, aşkın ve devrimin çözüldüğü yıllar bunlar. İllegal ve legal alanda mücadele eden sol bir örgütün üyesi olan genç bir devrimcinin, aşka ve devrime bakışı var konunun odağında. Ve tutku var, biliyorsunuz ki, tutkuda çelişkiler olur ve bu çelişkiler insanı ihanete kadar götürür. Evet, filmin ana teması ihanet. İlki sosyalist bloğun çökmesi, dünyanın ütopyasız bırakılması ihanet… İkincisi küçük sol örgütün çözülmesi, üçüncüsü ise bireyin çözülmesi. İranlı filozof Hafız’ın bir lafı var; “Sen nasıl bakıyorsan dünya öyledir” diye, ihanette herkese göre değişir. Filmin karakterleri idealize etmedim, film bir yandan 68, 78 ve 88 kuşağından insanların meselelere bakışını anlatıyoruz. Aşk ve Devrim’de kahramanlık miti yok, her türlü çelişkileriyle insanlar var.

 

—Devrimcilerin yaşamına dair (Fırtına / Bahoz dışında), pek örnek yok sinemamızda…

 

Bugüne dek devrimciler, dizilerde yan öğe olarak, çeşni olarak kullanılıyordu, seyirciler ilk kez devrimcilerin yaşamına tanık olacak. Bir sendika direnişi üzerinden direnişteki devrimcinin de zamanla çözülmesini aktarıyoruz. Üç radyo haberi var filmde, Berlin duvarının yıkılışı, Çavuşesku’nun idamı ve Gorbaçov’un konuşması.

 

—Aşk…

 

Filmde aşkın yeri çok önemli… İki aşk var, hem devrimcinin yaşadığı aşk, hem de rol modeli olan ağabeyinin altı dakika anlattığı bir aşk var.

 

 

 

 

—Filmin oyuncu kadrosu kimlerden oluşuyor?

 

Çoğu bilinmeyen genç tiyatroculardan oluşuyor. Nurgül Yeşilçay ve Sinem Kobal’a devrimci oynatacak halimiz yoktu, gülünç olurdu bu. Bunun dışında Saç filmiyle hatırlayacağınız Ayberk Pekcan ile Derya Durmaz var, onun dışındakiler dört aylık bir kast sürecinin ardından deneme çekimlerinden sonra belirlenen genç isimler; Gün Koper, Serhan Alben, Deniz Denker…

 

—Aşk ve Devrim, müziksiz olmaz gibi…

 

Filmin müziklerini o dönemin ruhunu iyi bilen bir isim olan Kemal Sahir Gürel yaptı. Az müzik kullandık ancak radyodan gelen şarkılar var, Ahmet Kaya, Edip Akbayram ve Ezginin Günlüğü’nden… Sonra Kazım Koyuncu’nun ilk grubu Grup Dinmeyen var; “Gece trenlerine binme çocuk vurulursun…”

 

—Son olarak filmi nerede çektiniz, maliyeti ne kadar, vizyona ne zaman giriyor ve festivallere gönderecek misiniz?

 

Aşk ve Devrim’in görüntü yönetmeni Feza Çaldıran, filmi altı haftada çektik. Çekimlerin çoğu İstanbul’da oldu, sadece bir kez Batı Karadeniz’de bir köye gittik. Aşk ve Devrim’in maliyeti, 900 bin lira ile 1 milyon lira arasında… Altın Koza’nın ardından film, 16 Aralık’ta gösterime girecek. Festivaller konusuna gelirsek, filmin kopyasını San Sebastian’a yolladık, Aşk ve Devrim’in uluslararası film festivallerinde şanslı olacağına inanıyorum.